2 Ekim 2012 Salı

KISKANCLIKLA NASIL BAS EDILIR?

Kıskançlık hem sahip olduğunu yitirebileceği, hem de başkalarının sahip olduğuna kendisinin de sahip olması gerektiği düşünüldüğünde hissedilen bir duygudur. Bazen günlük yaşamın bir cilvesi olarak gelip geçici biçimde, bazen de yaşamı alt üst edecek biçimde; bazen yersiz yere ortada hiçbir neden yokken bazen de gerçek bir tehdit ya da yitim söz konusu olduğunda yaşanır.

 Kıskançlık ve evlilik
Dozunda olan kıskançlık normaldir ve sevginin, bağlılığın bir göstergesi olarak kabul edilir. Normal kıskançlık, pek çok evliliği kurtarmış bir evlilik sübabıdır. Anormal kıskançlık ise yıkıcı bir saplantıdır ve tedavi edilmesi gerekir.

Kıskançlığınızın patolojik olup olmadığını sorgulamanız gerekiyor. Patolojik kıskançlık somut olay ve gerçeklere dayanmaz. Hayali aldatılma korkuları vardır ve ihtimalleri olmuş gibi kabul eder. Kuşku rüzgârı oluşturan kıskançlıklar evliliğe zarar verir. Patlamalar ve kavgalar... Sürekli suçlanan eş savunmaya geçecektir. Patolojik bir kıskançlık tedavi gerektiren bir durumdur. Beyinde çeşitli hücre gruplarının kimyasal dengesinin bozulması söz konusudur. Bu tedavisi olan bir durumdur.

Evlilik ve aile hayatının % 50'sinde farklı şekillerde kıskançlık görülürken % 10'ununda aşırı şekilde kıskançlık nedeniyle şiddete başvurulduğu gözlenmiştir. Aşırı kıskançlık genellikle evlilikleri ve evliliklerdeki mutluluğu bitiren bir ıstıraba dönüşür. Kıskanç kişinin kendisinde öz yıkım hem de karşı tarafta bunaltı yaratan sonuçlar doğurarak ilişkilerin dramatik bir hal almasını sağlar.

Normal bir kıskançlık evlilikte sevgi ve ilginin ifadesidir. Suçlayıcı ve saldırgan olmayan kıskanç bir eş, eşini kıskanır ama onu incitmez de.

Kıskançlık Nedenleri
Kıskanç olanlarda bir veya birden çok korku egemendir; ihmal edilme, terk edilme, sevgisini kaybetme ve benzeri korkuları vardır.

Bir kısmında ise derin bir güven problemi vardır ve karşı tarafa bağlanmada güvensizlik yaşarlar. Tehdit hissettiği kişilere karşı da tuzak kurma veya onları eleştirirken değerlendirmede abartma eğilimi görülür. Sevdiğinin özgürlüğünü kısıtlayıcı davranış ve isteklerde bulunma, emirler yağdırma ve kıskanılanın etrafına duvar örme girişimleridir. Bunlar bazen sevilene sahip çıkmak ve bazen de kötülüklerden koruyormuş izlenimi verilerek yapılır.

Özgüveni olmayan ve düşük benlik duygusu içinde olanlar kıskançtır
Geçmişte yaşanılan hayal kırıklıkları bunun sebebi olabilmektedir.

Anormal kıskançlıktan nasıl kurtulabiliriz?
* Özellikle kıskançlık-depresyon kısır döngüsüne düşerken, ilk olarak kendinizin aslında çok güçlü biri olduğunu düşünün.

*Kıskançlık konularını tartışırken, kesinlikle saldırgan olmayın. Eşiniz konuşurken, sözünü kesmeyin. Siz de konuşurken, sözünüzün kesilmesine izin vermeyin.
* Birlikte yapmadığınız farklı bir eğlence bulmaya çalışın.
* Sevdiklerinize, arkadaşlarınıza, ailenize sürprizler yapın.
* Ona yeterince ilgi gösterirken, kendinizin de ilgiye ihtiyacınız olduğunu eşinize hissettirin.

* Güven duygusunu zayıflatan en önemli etken açık iletişimin olmamasıdır. Birbirlerine dolaylı, imalı mesajlar veren, kinayeli konuşan insanlar farkında olmadan düzeltmek istedikleri yanlışı daha da artırırlar. Sorunların büyümemesi için kesinlikle açık iletişim şarttır.

* Bilindiği gibi, ilişkilerde kişinin kullandığı yöntem de söyledikleri kadar önemlidir. Kişi doğru bir şey söylüyorken, yanlış bir üslup seçerse, hem kendisini doğru ifade edemez hem de taraflar gerginleşir ve çözümsüzlük artar. Tarafların her şeyden önce empatik iletişimi öğrenmesi ve uygulamaya geçirmesi gerekir.

* Olumsuz duygularla baş etmenin yolu, onların yerini olumlu duygularla doldurmaktır. Kişi sevdiği insana sevgiyle yaklaştıkça karşısındaki de ona aynı şekilde yaklaşacak ve belki de kıskançlığı doğuran nedenler ortadan kalkacaktır.

* Kendinize değişik hobiler edinin. Kendinizi izleyen konumdan yaşayan pozisyona getirmek sizin elinizde...

Gelinciğin hikâyesi
"Köyün birinde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yasayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır.

Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır... Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir... Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür."
Kadın gelinciği öldürdüğüne üzülür ama elinden bir şey gelmez. Geri dönüşü olmayan bir şey yapmıştır. İki dakika sabretseydi gerçeği öğrenecekti. Sonra yine öldürebilirdi.

Demek ki, her zaman gördüklerimizle gerçek aynı olmamaktadır. Sakın önyargı ve sağlıksız kıskançlıklarımızla hareket etmeyin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUMLARINIZ EDİTÖR ONAYINDAN SONRA YAYINLANACAKTIR.