15 Mart 2013 Cuma

FAZLA ALINAN 100 KALORI YILDA 2.5 KILO YAPIYOR?


FAZLA ALINAN 100 KALORI YILDA 2.5 KILO YAPIYOR?

Vücudunuzda mide beyin yağ ilişkisinin nasıl yürüdüğünü biliyor musunuz?

Bedeniniz ne zaman yiyeceğini, ne zaman yemeyi keseceğini nerden biliyor. Sizce acıktığınızı ya da doyduğunuzu söylemek için bedeninizde neler oluyor? Bu soruların cevabı iştah kontrol sisteminizdir.

Beyniniz, sinir sisteminiz, metabolik hormonlarınız, özel yağ hücreleri ve bağışıklık sisteminiz arasındaki kompleks bir kimyasal etkileşim dizisi. Ben buna mide-beyin-yağ bağlantısı adını veriyorum.

Bu kimyasal alışveriş size gıdaya ihtiyaç duyup duymadığınızı söyler ve sizi yemeye zorlar. Düzgün çalıştığında, ne zaman enerjiye ihtiyaç duyduğunuzu söyleyen ve sizden enerji elde etmek için kalori tüketmenizi isteyen mükemmel bir makinedir. Ancak yoldan çıktığında (ki mevcut yiyecek ortamında bunları yoldan çıkarmanın pek çok yolu vardır), ihtiyaç duymadığımızda yemenize neden olur. Bu da sadece kilo almamıza yol açmakla kalmaz, aynı zamanda karşı karşıya olduğumuz hemen tüm diğer sağlık sorunlarına da katkıda bulunur.

Fazladan 100 kalori=2.5 kilo

İştah kontrolü, kalp atışınız ve nefes alışverişleriniz gibi sıkı sıkıya denetlenir. Bir yıl boyunca her gün fazladan sadece 100 kalori almanın etkilerini düşünün. Her 3500 kalori yarım kilo yağ demektir. Bir yıl boyunca ortalama bir kişi 900.000 kalori alır. İhtiyacınız olanı sadece yüzde 2 ya da 18.000 kalori kadar aşarsanız, yılın sonunda 2,5 kilo alırsınız. 

Kilo kontrolü moleküllerinin müziği: Armoni oluşturmak

Sinir sistemimizle iletişim içinde olan moleküller, iştahımızı, gıda alımımıza ve gıdaları nasıl metabolize ettiğimizi kontrol eder.

Hormonlar endokrin sisteminin -yağ hücreleriniz dahil!- ulak (taşıyıcı-haber veren) moleküllerdir. Nörotransmitterler sinir sisteminin ulak molekülleridir ve sitokinler de bağışıklık sisteminin ulak molekülleridir, yağ hücreleriniz de buna dahildir! Bedende bu ulak molekülleri üretme kabiliyeti olan başka bölümler de olmakla birlikte bunlar başlıca kaynak yerleridir.

Bu moleküller gerçekten de sağlığınızı ve metabolizmanızı belirleyen ince ayarlanmış ve uyumlu olması umulan bir sistemdir. Bu moleküllerin hangilerinin size doyma hissi verdiğini, hangilerinin sizi acıktırdığını, nerden kaynaklandıklarını, azaltıp artmalarına neyin neden olduğunu ve tüm bunların yeme davranışlarınızı nasıl kontrol ettiğini tespit edecek öyküyü ortaya çıkarmak, araştırmalara daha yeni başlandı. Ancak şimdilik kesin olarak bildiğimiz bazı şeyler var.

Düşünceniz bile insülin salgılar

Midenizi boş olduğunda, bedeninize ve beyninize aç olduğunu söyleyen hormonlar salar; bedeniniz midenizi içine iyi bir şeyler almaya hazırlar (Pavlov'un köpeğinin zilin sesini duyduğunda salyalarının akması gibi). Sadece yiyecekler hakkında  düşünerek bile insülin salgılarsınız.

Yediğinizde yiyecekler sindirim sisteminize girer ve sindirime hazırlamak için daha fazla hormon salınır. Yiyecekler kanınıza karıştığında daha fazla mesaj metabolizmanızı koordine eder, pankreasınızdan insülin salgılanmasını ister.

Sonra da midenizden gelen doyma sinyallerinin yanında yağ hücreleriniz de beyninize yemeyi kesmesini söyleyen hormonal mesajlar gönderir. Daha sonra karaciğeriniz yağı ve şekeri işlemden geçirir ve bunların depolanmasını ya da yakılmasını koordine eder.

Tüm bu süreç siz hiç farkına varmadan, gözle görülmez bir şekilde meydana gelir. Bu iletişim süreci dengesini yitirdiğinde, sisteminizde karışıklığa neden olur. Daha yeni yemişken acıkırsınız, yakmanız gerekirken yağı depolarsınız, bedeniniz normal iştah ve metabolizma kontrol sinyallerini göz ardı etmeye başlar ve bunun sonucu da kilo alımı ve hastalıktır.

Hormonal sisteminizin karmaşık melodilerini aşağıdaki altı adımı izleyerek doğrudan etkileyebilirsiniz:

Birinci adım: Dengeli mükemmel öğünler hazırlayın

Bedeninize ne aldığınız önemlidir. Aslında "ne yersen, osun" deyişi kesinlikle doğrudur. Sorun şu ki çoğu kişi tükettiği kalorinin tipi ve miktarıyla ilgili ne tür tercihler yapması gerektiği konusunda yanlış fikirlere sahiptir.

Glisemik yükünüzü dengeleyin

Sağlık bir beslenme demek karbonhidratları tamamen soframızdan kaldırmak demek değildir. Özellikle de ekmeği. Mükemmel öğünler oluşturmanın anlamı doğru karbonhidratları yemek ve hangilerinden uzak durmanız gerektiğini bilmek demektir.

Düşük glisemik yükü (GL) olan ve fitobesinlerden (hastalıkların oluşumunu engelleyen bitkisel besinler) yana zengin bir beslenme biçimi hem iştahınızı hem de kilonuzu kontrol etmenin önemli bir yoludur. Bu bir dizi nedenden ötürü doğrudur. Her şeyden önce bu kategorideki yiyecekler posa açısından genelde zengindir. Bildiğiniz gibi posa sindirim sürecini yavaşlatır. Bu, daha uzun süre tokluk hissetmek anlamına gelir.

Daha fazla posa tüketin

Posa düşük glisemik yükün gizli anahtarıdır. Şekeri emen ve sindirim sisteminizde daha yavaş yanmasını sağlayan bir süngere benzer.

Posa yemek pek çok nedenle avantajlıdır?

1. Daha fazla kalori yakarsınız: Bedeniniz yiyeceği sindirmek için daha fazla çalışmak zorunda olduğundan, sırf sindirim sırasında bile, daha fazla kalori yakarsınız (termogenesis adı verilen bir süreçtir bu). Bu "iş" kalori yakar.

2. Daha uzun süre kendinizi tok hissedersiniz: Sindirim daha uzun süreceği için, düşük lif içeren gıdalar yediğinize kıyasla daha uzun süre kendinizi tok hissedersiniz; ve sonuçta gün içinde daha az yersiniz.

3. İştahınızı azaltırsınız: Sindirimin yavaşlatılması kan şekeri seviyenizin çıkıp düşme hızının azalması anlamına gelir; unutmayın size düzgün bir metabolik omurga gerekiyor, bir dönme dolap değil. Kan şekerinizi ani çıkışlardan uzak ani insülin yükselmelerini azaltmaya ve sonuç olarak iştahınızı azaltmaya yardım eder.

Ne pahasına olursa olsun şekerden uzak durun

Bildiğiniz gibi karbonhidratlar, özellikle de yüksek glisemik yüklüler çok çabuk şekere dönüşür. Bugün büyük bir problem, şeker içinde yüzüyor olmamızdır. Ortalama bir kişi yılda 80 kilo şeker yiyor ya da kişi başına günde yaklaşık 120 gr şeker tüketiyor. Unutmayın, bu ortalama bir rakamdır; bazıları daha çok yiyor. Şeker yediğinizde bilinçsizce şeker açlığı, artan insülin üretimi, artan iştah, daha fazla şeker tüketimi ve daha fazla insülin üretimi şeklinde açığa çıkan kısırdöngüyü tetiklersiniz. Gün boyunca şeker açlığı, çok miktarda şeker tüketimi ve enerjinizin dibe vurması döngüsüne girersiniz. Sonunda bu insülin direncine yol açar (aşağıda anlatılıyor ki) bunun da kilo alma ve hızlı yaşlanmada büyük payı vardır.

2. Adım: Kahvaltı yapın ve sık yiyin

Sadece yediğiniz yemeğin bileşimi değildir önemli olan, ne zaman yediğiniz ve ne sıklıkla yediğiniz de kilonuzu düzenlemede çok önemlidir. Araştırmalar gün içinde düzenli yemek yemenin, özetle tıka basa değil sık sık ve azar azar yemenin ve öğün atlamamanın kilo verme şansını artırdığını ve genel olarak kalp hastalığı, diyabet ve yaşlanma risk faktörlerini azalttığını gösteriyor.

Sık yiyin

Her gün aşağı yukarı aynı zamanda düzenli ve ritmik bir düzen içinde yerseniz, daha az yer, daha fazla yağ yakar ve insülin ve kolesterol seviyelerinizi azaltırsınız. Bunu yapabilmek için sık yemeniz gerekir muhtemelen alıştığınızdan daha sık. Günde üç ana ve iki ara öğün öneririm. Bu size çok gözüküyorsa endişelenmeyin; bu sıklıkla yediğiniz yiyeceklerin porsiyonu otomatik olarak küçülecektir. Metabolizmanız daha iyi çalışacaktır; siz de böylece daha az acıkacak ve dolayısıyla daha az yiyeceksiniz.

Kahvaltı yapın
   
"Kral gibi kahvaltı yap, prens gibi öğle yemeği, çulsuz gibi akşam yemeği ye" deyişinin ardında artık bilim de duruyor. Çoğumuz kahvaltıyı atlarsak gün içinde aldığımız toplam kalori miktarını düşürüp kilo vereceğimizi düşünürüz. Ne yazık ki bunun tam tersi doğrudur. Kahvaltı yapmamak günün geri kalanında daha fazla yiyeceğiniz anlamına gelir.

Kahvaltı yapanların kahvaltıyı atlayanlarla karşılaştırıldığı bir araştırmada kahvaltı atlayanların daha fazla yemek yediği, kolesterol düzeylerinin daha yüksek olduğu ve daha fazla insülin dirençleri olduğu görüldü. Zamanla tüm bunlar daha fazla kilo alımına, daha fazla kalp hastalığına, daha fazla enflamasyona (iltihaplanma) ve diğer yaşla ilişkili hastalıklara neden olur.

Kahvaltı yapmak gece süren açlığı giderir. Uyandıktan sonra yemek yemek kan şekeri seviyesini normale getirir, metabolizmanızı harekete geçirir ve günün geri kalanında dengede bir metabolizmaya kavuşturur. Sizi daha sağlıklı yapar, gün boyu daha fazla enerji verir ve kilo vermenize yardım eder.

3. Adım: İştahınızı kontrol eden yiyecekleri yiyin ve kontrolden çıkaran yiyeceklerden uzak durun

İştahınızı dengede tutmak için mümkün olan her yerde uzak durmanız gereken bazı yiyecekler;

* Hidrojene yağlar
* Şekerler
* Yapay tatlandırıcılar
* Yüksek früktozlu mısır şurubu
* Rafine unlu mamüller
* Rafine tahıllar
* Abur cubur
* Fast food

4.Adım: Hormon dengenizi en iyi seviyeye getirmek için şifalı otlardan yararlanın

Bazı bitkilerin iştah kontrolü üzerinde etkisi olduğu gösterildi. Bunların her  birinin iştahınızı kontrol etme potansiyeli vardır ve pek çoğu bu kitabın ilerleyen sayfalarında verilen tariflerde kullanılabilir ya da besin desteği şeklinde alınabilir.

* Ginseng
* Yeşil çay
* Tarçın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUMLARINIZ EDİTÖR ONAYINDAN SONRA YAYINLANACAKTIR.