23 Kasım 2015 Pazartesi

YENI DOGAN BEBEK ILK HAFTA?

İlk Hafta bebeğin gelişimi nasıl olur?

Bebeğiniz ilk bakışta gözünüze çok güzel görünmeyebilir. Yüzü tuhaf renkte ve dolguncadır, gözlerinin altı şiştir ve "lanugo" dediğimiz tüylerle doludur.Cildi ise, çoğunlukla beyaz, ağdalı bir madde olan ve bebeğin doğum kanalından geçmesini kolaylaştıran "verniks" ile kaplıdır, ancak doğum sonrası yapılan ilk banyo ile verniks kısmen vücuttan atılır. Kalanı ise, 24 saat içinde bebeğin cildi tarafından emilir.
Bebeğinizin görünümü karşısında şaşkınlık ve hayal kırıklığına uğramış olabilirsiniz, ancak unutmayın ki bu görüntüsü tamamen geçicidir ve hem bunca zaman içinde kaldığı ana rahminin koşulları, hem de doğum sırasında yaşadığı sıkıntı göz önüne alındığında çok da kötü sayılmaz.
Doğum sonrasında bebeğin ağırlığı genellikle 2.8 ila 4.5 kg arasındadır. Bu değerlerin biraz altında ya da üstünde olması da normaldir.Boyu ise 46 ila 52 cm arasındadır. Dakikadaki nefes ve kalp atışı sayısı bir yetişkinin hemen hemen iki katı kadardır. Ancak bu da bebeğin yapısına, hareket ve heyecanına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.
Yeni doğan bir bebeğin kafası vücuduna oranla epey büyüktür ve vücudunun neredeyse dörtte birini oluşturur; bu büyüklük bebeğin annenin doğum kanalından geçmesini zorlaştırır.Doğa, bebeğin kafasının
doğuma adapte olmasını sağlamıştır; doğum sırasında bebeğin kafası kanaldan geçebilecek şekle girer. Bu şekillenme sırasında bazen bebeğin kafası külahı andıran bir biçim alabilir. Bir kaç gün içinde kafa normal şeklini alacaktır.Bütün bebeklerin kafalarının tepesinde yumuşak noktalar vardır. Bu noktalar kemiklerin büyüme yerleridir. Bu noktalara dokunmaktan kormayın, bunlar kafayı ve beyni koruyan kalın bir dokuyla kaplıdır.
Yeni doğmuş bir bebeğin cildi genellikle buruşuk ve sarkıktır ancak bir kaç gün içinde özellikle el ve ayakların üzerindeki deri kuruyup pul pul dökülür.
Yeni doğan bebeğiniz cildi mavimsi bir renge sahip olabilir, bu duruma tıp dilinde siyanosis (cyanonis) denir. Bunun nedeni solunum yolları ve akciğerlerinin hala sıvı ve çeşitli salgılarla dolu olmasıdır. Bebek, anne karnında su içinde olduğundan ve sürekli nefes alıp verdiğinden tüm solunum yolu sıvı ile doludur. Bebek doğum kanalından geçerken bu sıvının büyük bir kısmı ağız ve burun yoluyla atılır. Yine de doğumdan sonra akciğerde hala atılmamış bir miktar salgı ve sıvı kalabilir. Ancak burada bilmeniz gereken bebeğinizin oldukça gelişmiş bir hapşırma -öksürme refleksi olduğudur. Bu refleks, bebeğin solunum yolunu temizleyerek tıkanmasını önler.Her ne kadar öksürme ve hapşırma sırasında nefes alması duru rgibi gözükse de nefes alamama gibi bir tehlike yoktur.
Sarılık, yeni doğan bebeklerde çok sık görülen bir durumdur ve sağlıklı doğan bebeklerin %25'inden fazlasında görülür. Bu duruma bilirubin denilen kanla taşınan va deride, dudak ve ağız içinde ve gözlerin beyaz yerlerinde yer alan sarı bir pigment neden olur. Kanda biluribin miktarını arttıran herhangi bir şey sarılığa neden olabilir.
Yeni doğanlarda sarılık iki şekilde görülür: fizyolojik sarılık veya kan grubu uyumsuzluğunun neden olduğu hemolotik sarılık. Fizyolojik sarılık bebeğin derisinin ve göz aklarının doğumun üçüncü gününden itibaren sararmasıyla ortaya çıkar. Bu zararsız durum sekiz ila on gün arasında yavaş yavaş kaybolur ve özel bir tedavi gerektirmez. Bu durum bebeğin karaciğerinin biluribini vücuttan atabilecek kadar olgunlaşmamış olmasından kaynaklanır.
Hemolotik sarılık ise anne ile bebeğin kan gruplarının uyumsuzluğu sonucunda ortaya çıkar. Yaygın tedavi şekli bebeği bir iki gün kadar florasan tarzı ışınlara tutarak fazla biliribinin yok edilmesidir. Böylelikle karaciğere daha az yük binmesi sağlanır.
Her ne kadar dünyanın en güzel bebeğini doğurduğunuza inansanız da, etrafınızda, size çocuğun farklı bir tarafını gösterenler çıkacaktır. Kimi bebeğin göğüslerinin tuhaf bir şekilde büyük olduğunu (bu anne hormonlarının bebeğe geçmesi sonucu oluşur ve bir kaç ay içinde kaybolur), kimi de erkek bebeğin devamlı ereksiyon olduğunu ima
edebilir. Bu çok sık rastlanan durum genelde uyku halinde veya uyanıkken olabilir ve genelde dışkı veya safra kesesinin baskı yapmasından kaynaklanır.
Bebeğin tuhaf hareketleri -veya kimi zaman da hareketsizliği- kuşku uyandırabilir. Örneğin ani irkilme refleksleri kimi zaman endişe yaratır. İrkilmeler yaklaşık her iki üç dakikada bir, özellikle "derin uyku" anlarında oluşur.
Diğer sık gözlemlenen hareket ise Moro Refleksi' dir. Yeni doğan bebek bazen ellerini aniden dışarı doğru savurur ve sonra tekrar omuzlarına doğru geri çeker. Bu ve buna benzer ani hareketler genelde ilk iki ay içinde kaybolur. Moro Refleksi uyku sırasında ya da uyanıkken gözlenebilir. Ancak ilk zamanlarda değişken olan sinir sistemi bir kısır döngü yaratabilir: ağlamak bebeğin irkilmesine neden olur; irkilmek de daha çok ağlamasına. Bu zinciri kırmak için en sık kullanılan yöntem bebeğin kol veya bacağı gibi bir uzvunu sıkıca tutmak, bebeği kundaklamak veya sıkıca sarmaktır.
Arama ve emme refleksleri bebek için yaşamsal önem taşır. Bu refleksler olmadan bebek beslenemez. Bazen emme refleksini harekete geçirmek için ağzının üstüne veya yanağına hafifçe dokunmamız gerekebilir. Bebeğin koku alma duyusu ise annesini 24 saatin sonunda hissedebilecek ve yemeğin kaynağını algılayacak kadar gelişmiştir.
Emziren annenin sütü, ilk günlerde onu her türlü enfeksiyondan koruyacak protein ve antikorlardan oluşan sarımsı bir sıvı şeklindedir (kolastium). Bu şekilde, anne sütü artana kadar, doğa bebeğin açlık duygusuyla başedebilmesini sağlar ve onu en
feksiyonlara karşı korumuş olur. Bebeklerin çoğu yaşamlarını devam ettirecek yeterlilikte yağ, şeker sıvı deposuyla doğarlar.
Yeni doğmuş bebeklerde ilk bir kaç gün beslenme konusunda isteksizlik görülebilir. Bebek beslenme esnasında sık sık boğazına takılan "mukus" dediğimiz salgılar yüzünden kusacaktır. Emme içgüdüsü derhal devreye girdiği halde bebek bazen yutma güçlüğü çekebilir, bu da anne babayı endişelendirir. Unutmayın ki yaşamın ilk dört ayında, bebeğiniz için en mükemmel ürün anne sütüdür. Sütü çabuk getirebilmek için bebek ilk saatten itibaren sık sık emzirilmelidir.
Ağlama tarzı da, diğer bir çok şey gibi her bebekte farklılık gösterebilir. Bazısı uzun, hırslı çığlıklar atar; bazısı ise ancak sessiz ağlar. Her ne kadar başlangıç ve bitişler birbirine benzese de ağlamaların genel bir süresi yoktur.
Uyanık olduğu zamanlarda bebeğin ağlaması mutlaka aç olduğu zamana gelmez. Rahatsızlığın en önemli nedenlerinden biri vücudun kendini henüz ısıya göre ayarlayamamasıdır. Kendini rahatsız hissetiği için veya anlayamadığımız herhangi bir nedenle ağlıyor olabilir. Büyük bir olasılıkla yeni çevresine uyum sağlamaya çalşan sinir sisteminin rahatlamaya ihtiyacı vardır. Sıcak ve soğuğa karşı duyarlı olduğundan daha çok sarınmaya veya daha az örtünmeye gereksinim duyabilir. Yaptıklarınızın onu mutlu edip etmediğini tepkilerinden anlayabilirsiniz.
Uyku halleri ise 24 saatlik zaman diliminde derin uyku, hafif uyku, uyuma hali, uyanıklık ve tepkisel olma hali olarak değişir. Bazı bebeklerde bu farklı durumlar oldukça belirgindir, bazılarında ise o kadar belirsizdir ki, bazen uyanık olup olmadığını anlayamazsınız.
Yeni doğan bebek genelde klasik "anne karnı" (fetal) pozisyonunda uyur; yani elleri yukarıda ve omzuna yakın, dizler kıvrık ve kalçalarına doğru çekiktir. Bu bükük pozisyonlar, ara sıra görülen yarı "kurbağa bacak" pozisyonundan oldukça farklıdır. Uyku sırasında farklı hareketler de gözlemlenebilir. Burnu oynar ya da ağzı değişik şekiller alır. Tekme atma veya kolların ileri geri hareket etmesi bazen oldukça belirgindir, bazense bunu hiç göstermez.
Hemen hemen tüm bebeklerde ortak olan bir başka özellik de yumruklarını ağızlarına götürme çabasıdır. Yeni doğan bebek baş parmağını emiyorsa, parmağını tesadüfen bulmuş demektir. Ancak parmağını veya yumruğunu ağzına alması da sıkça rastlanan bir durumdur.
Yeni doğan bebeğin görüş uzaklığı genelde 40-50 cm arasındadır, bu da anneye olan ilgini açıklayan nedenlerden biridir.Ancak 50 cm'den uzağa gittiğinizde, bebeğin şaşılaşarak etrafa bakmaya başlar. Bu sizi telaşlandırmasın. Göz kasları geliştikçe, her iki göz de aynı anda aynı şeye odaklanacaktır. Yeni doğanlar keskin siyah- beyaz desenlere bakmayı tercih ederler, çünkü renkler arasındaki hafif farkları ayırt edemezler. Bebeklerin doğum sonrasında renkleri nasıl gördüklerine dair kesin bilgiler olmamakla beraber, yeni doğanların görüşlerinin bulanık olduğu ve renkleri yetişkinler kadar net seçemedikleri bilinir. Uzmanlar yine de bebeğin 3. aydan itibaren renkleri bizim kadar net seçebildiklerini düşünmektedirler.
Her ne kadar bu detaylar ve bebek bakımıyla ilgili her şey sizi yakından ilgilendirse de, unutmayın ki o şu anda en çok sizin varlığınıza ihtiyaç duyar. Sizin sıcaklığınız ve sarılmanız, doğumdan önce aşina olduğu sesiniz ve hareketleriniz onun için her şeyden önemlidir. Bebeğinize sarıldığınızda, salladığınızda ve onunla konuştuğunuzda bu çabalarınıza tepki verdiğini açıkça göreceksiniz. Daha şimdiden beslenme saatinde veya diğer zamanlarda nasıl tutulması gerektiğini ve bu çabalarınızın onun için ne kadar değerli olduğunu size hissettiriyordur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUMLARINIZ EDİTÖR ONAYINDAN SONRA YAYINLANACAKTIR.