Yüzünüzün şeklini doğru belirledikten sonra gözlük seçmeniz çok daha kolay olacak Yüzünüzün şekli Ne? Yüzünüzün şeklinden emin olmayabilirsiniz. Yüz şeklinizden emin olun. Yüzünüz 3 yatay çizgiye ayırın; alnınız ve gözleriniz, elmacık kemikleriniz ve burnunuz ve son olarak dudaklarınız ve çeneniz. Eğer yüzünüzün hiçbir bölgesi diğerinden daha geniş değilse yuvarlak bir yüze sahipsiniz demektir. Eğer yüzünüz mükemmel bir yumurta şeklindeyse oval yüze sahipsiniz demektir. Eğer yüzünüzün orta bölümü diğerlerinden daha genişse (elmacık kemikleriniz belirgindir) ve alnınız ve çene çizginiz daralıyorsa, elmas yüz şekline sahipsiniz demektir. Eğer çok geniş bir alnınız varsa ve düz elmacık kemiklerine ve dar bir çeneye sahipseniz, kalp şeklinde ya da üçgen şeklinde bir yüzünüz var demektir. Eğer geniş bir alnınız ve geniş bir çeneniz varsa ve yüzünüzün orta kısmı çıkıksa kare bir yüzünüz var demektir. Eğer çok geniş alnınız ve geniş bir çeneniz varsa ve yüzünüz uzunsa, dikdörtgen yüze sahipsiniz demektir. Oval bir yüzle, dikdörtgen bir yüzü birbirinden ayıran şey alın kısmıdır. Yüzünüze uygun çerçeveyi bulmak Yüzünüzün şeklini doğru belirledikten sonra bu iş çok kolay! Yüz tipi: Yuvarlak Nasıl bir gözlük: Yuvarlak ya da oval gözlükleri tercih etmeyin. Çerçevenin açıları sizin yüzünüzün yuvarlaklığını dengelemelidir. Elmacık kemiklerinizden daha büyük olan geniş çerçeveler, yanaklarınızı daha zayıf gösterirler. Yüz tipi: Oval Nasıl bir gözlük: İstediğiniz her gözlük çerçevesini kullanabilirsiniz. Bu konuda şanslısınız. Yüz tipi: Elmas Nasıl bir gözlük: Küçük çerçeveler ve oval dikdörtgenler size yakışacaklardır. Fakat fazla büyük gözlüklerden kaçınmalısınız. Gözlüğünüz elmacık kemiklerinizde bitmeli. Yüz tipi: Kalp Nasıl bir gözlük: Pilot tipi gözlükler, kedi gözü modelleri size çok yakışacaklardır. Yüz tipi: Kare Nasıl bir gözlük: Yumuşak, yuvarlak kenarlı, narin, feminen çerçeveler size yakışır. Köşeli modellerden uzak durmalısınız. Oval ve büyük modelleri de tercih edebilirsiniz. Yüz tipi: Dikdörtgen Nasıl bir gözlük: Büyük çerçeveleri, desenli kenarları veya tepede detayları olan bir gözlük size çok yakışır. Burada amaç, yüzünüzü daha geniş ve kısa göstermektir. Bu nedenle gözlük modelinden çok büyüklüğü sizin için daha önemlidir. Küçük çerçeveli gözlüklerden kaçının.
Yurt dışından Aldığım Cep Telefonunu Nasıl Kayıt Altına Aldırırım?
Yurt Dışından Getirilen Cihazlar : Yurt dışından gelen cihazımı Türkiye'de nasıl kullanabilirim? 5809 sayılı Kanunun “İşletmeciler, kayıp, kaçak veya çalıntı cihazlara, elektronik haberleşme hizmeti veremezler.” hükmü uyarınca cihazların sorunsuz bir şekilde kullanılabilmesi için kayıt altına alınmaları gerekmektedir. Kayıt işlemini nerede yaptırabilirim? Cihaz kayıt işlemini GSM işletmecilerinin Abone Kayıt Merkezlerinde yaptırabilirsiniz.
AVEA
TURKCELL
VODAFONE
Kayıt yaptırılma zorunluluğu bulunan cihazlar nelerdir? İçinde SIM kartı bulunan ve yurt dışından toplu ithalat harici bir yöntemle getirtilen tüm cihazlar bu kapsama girmektedir. Örneğin yurt dışından alınan iPad’in Türkiye’ye getirilmesi halinde cihazın SIM kart özelliklerinin kullanılabilmesi için (GSM şebekesinde kullanılabilmesi) IMEI kayıt işlemi yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde cihazın SIM kartı ile kullanılan özellikleri ülkemiz operatörlerinde kullanılamamaktadır. Kayıt işlemi öncesinde dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? IMEI kaydı için kişiye ait pasaportun son iki yıl içerisinde başka herhangi bir cihaz kaydında kullanılmamış olması ve kişinin son 1 ay içerisinde Türkiye’ye giriş yapmış olması gerekmektedir. Bu yüzden pasaportun üzerinde giriş mührü bulunmasına ve söz konusu mührün okunaklı olmasına dikkat edilmelidir. Kayıt işlemi için öncelikle ne yapılması gerekmektedir? Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan 16.06.2012 tarihli ve 28325 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Harçlar Kanunu Genel Tebliği” uyarınca herhangi bir Vergi Dairesine gidilmesi gerekmektedir. Kayıt için herhangi bir harç bedeli yatırılması gerekmekte midir? "Harçlar Kanunu Genel Tebliği” uyarınca 2013 yılı için 115 TL harç bedeli yatırılması ve bedelinin ödendiğine dair makbuzun alınması gerekmektedir. Ödenmesi gereken harç bedeli Vergi Dairelerine ve Vergi almaya yetkili Bankaların şubelerine ödenebilmektedir. Harç Bedelini Vergi Dairesi dışında Hangi Bankalara Ödeyebilirim? • Halk Bankası • Vakıfbank • Bank Asya • Anadolu Bank • Aktif Yatırım Bankası • Alternatif Bank • Türkiye Finans Katılım Bankası • Albaraka Türk • Tekstilbank • TEB • Turkish Bank • Ziraat Bankası • İş Bankası • ING • Şekerbank • HSBC • Finansbank • Denizbank • Türkiye Finans K.Bank • Bank Asya ödenebilmektedir. EFT ve İnternet üzerinden ödeme yapılıp yapılamayacağı konusunda bankalardan bilgi alınabilinir. Dekontta dikkat edilmesi gereken husus nedir? Dekont üzerinde kayıt yapılmak istenen cihaza ait IMEI numarasının ve Pasaport sahibi kişinin adı ve soyadı yer alması gerekmektedir. Kayıt işlemi için yapılması gereken ikinci adım nedir? Pasaport sahibinin pasaportun aslı ve dekontu ile birlikte (bizzat başvurulması gerekli, çünkü kayıt belgelerinin Kuruma geldiği ve kontrol edildiği aşamada pasaporttaki imza ile kayıt belgesindeki imzanın aynı olup olmadığı karşılaştırılmaktadır) mobil işletmecilerin abone kayıt merkezlerine veya e-Devlet şifresi ile www.turkiye.gov.tr adresinden başvuru yapması gerekmektedir. Bu kapsamda pasaport sahibinin abone kayıt merkezlerinden yapılan başvuru sırasında imzaladığı bir dilekçeye pasaportun kimlik, resim (eski pasaportlar için) ve yurda giriş sayfalarının bulunduğu sayfaların birer nüshası ile dekont aslının eklenmesi gerekmektedir. e-Devlet Kapısı üzerinden yapılan başvurularda ise pasaport sahibi olan kişi, şahsına ait bilgileri sisteme girerek kaydını yaptırabilmektedir. e-Devlet Kapısı üzerinden yapılan başvurularda kişiden herhangi belge talep edilmemektedir. Kişinin beyanı esas alınmakta ve elektronik ortamda kontroller yapılmaktadır. Kayıt başvurusundan sonra cihazın kayıt edilip edilmediği nasıl öğrenilir? Cihaz kayıt başvurusunun akabinde, (http://www.mcks.gov.tr/tr/imeisorgu.php) adresinden herhangi bir cihazın kayıt durumu öğrenilebilmektedir. “IMEI numarası abone kayıt merkezince geçici olarak kayıt altına alınmış olup Kurum tarafından evrakları kontrol aşamasındadır” şeklinde bir ifade yer almaktadır. Abone kayıt merkezine verilen evrakların Kuruma ulaşması ile bilgi ve belgelerin kontrol edilerek onay verilmesinin akabinde sorgulama ekranında “IMEI numarası kayıtlı” ifadesi yer alacaktır. Kayıt işlemini nasıl yaptırabilirim ve gerekli belgeler nelerdir? Gümrükler Genel Müdürlüğü'nün 31.01.2008 tarih ve 2981 sayılı yazısı ile yapılan ve 01.02.2008 tarihinden itibaren geçerli olan düzenlemeye göre bir kişiye yurtdışından 2 takvim yılında 1 adet cep telefonu getirebilme hakkı tanınmış, yolcunun yurda giriş yaptığı tarihten itibaren en geç 1 ay içerisinde cep telefonunun kayıt altına alınması zorunluluğu getirilmiştir.1 ay olarak verilen süre sistem tarafından kontrol edildiğinden bir aylık süre zarfında işlem yaptırılmadığı takdirde IMEI kayıt işlemi yapılamamaktadır. Diğer taraftan, 01.02.2008 tarihinden sonra yurda giriş yapan TC uyruklu vatandaşların cihaz kayıt işlemi yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde yapılmaya devam edilmekte iken; Maliye Bakanlığınca çıkarılan, 15/06/2012 tarih ve28324 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6322 Sayılı Kanun gereğince, söz konusu kayıt işleminin yapılabilmesi için vergi dairelerine 2013 yılı için 115TL harç yatırılması uygulaması getirilmiştir. Bu nedenle, yurt dışından yolcu beraberinde getirilen elektronik kimlik bilgini haiz cihazların kayıt işlemleri için vergi dairelerine 2013 yılı için 115TL harç yatırılması ve harç ödendi belgesinin aslı, pasaport türünün, yurda giriş/çıkış damgalarının, resminin ve kimlik bilgilerinin bulunduğu sayfaların birer fotokopisi, üzerinde cihaz IMEI numarasının bulunduğu dilekçe ve pasaportunun aslı ile birlikte en geç bir ay içerisinde Abone Kayıt Merkezlerine başvurması gerekmektedir. Abone Kayıt Merkezi yetkilileri tarafından pasaportun aslı görüldükten sonra dilekçenin üzerine “Aslı Görülmüştür” damgası ve başvuru mercii kaşesi basılmakta ve alınan belgeler Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna gönderilmektedir. Gerekli belgeler ile birlikte Abone Kayıt Merkezine başvuruda bulundum. İşlemlerimin tamamlandığını nasıl anlarım? Cihaza ilişkin olarak sunulan belgelerde ve cihazın elektronik kimlik bilgisinde sorun bulunmaması halinde, cihaza ilişkin bilgiler eş zamanlı olarak Mobil Cihaz Kayıt Sistemi’ne (MCKS) girilmekte ve cihazın IMEI numarası kayıt altına alınmaktadır. Abone kayıt merkezlerince İşlemi tamamlanan cihaz http://www.mcks.gov.tr/tr/imeisorgu.php ” internet adresinde yapılan sorgulamasında “IMEI numarası abone kayıt merkezince geçici olarak kayıt altına alınmış ancak, Kurum tarafından evrakları kontrol aşamasındadır” olarak görünmektedir. GSM Operatörleri tarafından abone kayıt merkezlerine teslim edilen evrakların Kuruma gönderilmesi sonrasında evraklar incelenmekte olup; eksik ya da hatalı evrakların olması durumunda cihaz tekrar siyah listeye alınmaktadır. Evrakların incelenmesi sonrasında evrakların tam ve sorunsuz olması durumunda cihazın kayıt işlemi onaylanmakta ve sorgu adresinde “ IMEI numarası kayıtlı” ifadesi yer almaktadır. Gerekli belgeler ile birlikte Abone Kayıt Merkezi'ne başvuruda bulunmuştum. Ancak cihazıma yasal uyarı mesajı geldi ve cihazım haberleşmeye kapandı. Ne yapabilirim? GSM İşletmecilerinin Abone Kayıt Merkezleri tarafından alınan kayıtlar elektronik ortamda ve belge olarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na iletilmektedir. Elektronik kimlik bilgisinde sorun bulunmayan bütün başvurular, kişilerin mağdur olmamasını teminen eş zamanlı olarak Mobil Cihaz Kayıt Sistemi’ne (MCKS) aktarılmaktadır. Daha sonra yapılan incelemede belgelerinde eksiklik ya da yanlışlık olan cihazlara ait IMEI numaraları tekrar kayıt dışına çıkarılmaktadır. Bu nedenle verilen evrakların abone kayıt merkezlerine eksiksiz olarak sunulması gerekmektedir. Yurt dışından getirilen ve gümrük işlemleri yapılan her cihaz kayıt altına alınır mı? Yurt dışından getirilmiş olmakla birlikte elektronik kimlik bilgisinin değiştirilmiş olduğu tespit edilen ya da elektronik kimlik bilgisinde sorun olduğu tespit edilen cihazlar kayıt altına alınmamaktadır. Posta ile gelen ya da internet üzerinden satın alınan cihazımı kayıt altına aldırabilir miyim ? Yurt dışından bireysel ithalat yolu ile getirilen cihazlar Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün düzenlemeleri doğrultusunda kayıt altına alınmakta olup; posta ile gelen ya da internet üzerinden satın alınan cihazlar kayıt altına alınmamaktadır. Yurt dışından gelirken iki adet cihaz aldım. Kayıt işlemi yaptırabilir miyim? Gümrükler Genel Müdürlüğü'nün 31.01.2008 tarih ve 2981 sayılı yazısı ile 01.02.2008 tarihinden itibaren iki takvim yılı içerisinde bir adet cep telefonunun yurda getirilebileceği belirlenmiştir. Bu çerçevede, 01.02.2008 tarihinden itibaren iki takvim yılı içinde aynı kişi adına birden fazla cihaz kayıt işlemi yapılmasının önüne geçmek üzere Mobil Cihaz Kayıt Sistemi’nde gerekli önlemler alınmıştır. Kısa sürede Türkiye’de kalacak olanların cihazlarını kayıt altına aldırmaları gerekiyor mu? Geçici süreyle Türkiye’de bulunan kişilerin (turist, gurbetçi vatandaşlar ve benzeri); ülkemizde faaliyet gösteren herhangi bir GSM işletmecisi ile abonelik sözleşmesi yapmaları durumunda; işletmeci tarafından kişilerin cihazlarına ait IMEI numarası ve sözleşme yapılan cep telefonu numarası Mobil Cihaz Kayıt Sistemi’ne girilmek suretiyle eşleştirilmekte ve ilgili IMEI numarası sadece ilgili telefon numarası ile kullanıma açılmaktadır. Eşleştirme işlemi için pasaport ve abonelik sözleşmesi (Kayıt işlemi gerçekleştirilecek GSM hat numarasının kişi adına kayıtlı olduğu gösterir ilgili GSM işletmeci tarafından düzenlenmiş abonelik sözleşmesi) ile Abone Kayıt Merkezlerine başvurulması gerekmektedir. Yabancı uyruklu kişilere ait cihazlar kayıt altına alınabilir mi? Türkiye’de yaşayan yabancı uyruklulardan diplomat, askeri personel, öğrenci ve ikamet edenlerden; • Diplomat ve askeri personelin pasaport veya kimlik belgesini, • Harç makbuzunun aslı ( Yabancı diplomatların harç muafiyeti bulunduğundan dolayı yabancı diplomatlardan istenmez) • Öğrencilerin; öğrenim gördükleri okuldan alacakları öğrenci olduklarına dair belgeyi, • İkamet eden diğerlerinin ise; ikamet belgesinipasaportlarının aslını ibraz etmek suretiyle Abone Kayıt Merkezlerine sunmaları gerekmektedir. Abone Kayıt Merkezi yetkilileri tarafından pasaportun aslı görüldükten sonra dilekçenin üzerine “Aslı Görülmüştür” damgası ve başvuru mercii kaşesi basılmakta ve alınan belgeler Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na gönderilmektedir. 18 Yaşından Küçükler için Cihaz Kaydı yapılabilir mi? 18 Yaşından küçüklerde yurt dışından yolcu beraberinde cihaz getirebilir ve kendi adlarına kayıt yaptırabilir. Ancak başvuru dilekçesini yasal velisi (annesi, babası vb.) tarafından doldurularak imzalanması ve yasal velinin kimlik fotokopisinin de istenen diğer belgeler ile birlikte başvuru sırasında abone kayıt merkezine verilmesi gerekmektedir. 18 yaşından küçükler için PTT tarafından e-devlet şifresi verilmemesi nedeniyle 18 yaşından küçükler için E-Devlet üzerinden kayıt işlemi yapılamamaktadır.
Olta deyince, bir yanlış değerlendirme ile ucuna yem takılan iğne kastediliyor. Oysa olta, bir mantara bağlı misinaya denir. Oltaya bağlanan misinaya beden, bedene bağlı misinalara da köstek denir. Olta takımı, mantara bağlı oltaya, ona bağlı bedene ve bedene bağlı kösteklerle kösteğe bağlı iğneye ve iskandillerin tümüne birden denir. Değişik olta takımları vardır. Bunları, en çok kullanım sırasina göre inceleyelim: 1- ÇAPARİ Çok iğneli ve yemsiz olta takımı anlamına gelir. İğnelere, genel olarak kümes hayvanlarının kanat tüyleri takılır. Tüylerin deniz içindeki görüntüsü, küçük balık sürülerini andırdığından balıkların iğneye atlamasına neden olur. İğne adedi, tutulacak balığın cinsinden, kullananın becerisine göre değişmek üzere 12 iğneden 70 iğneye kadar olabilir. Tutulacak balığın büyüklüğüne göre, oltanın, bedenin ve kösteklerin kalınlığı da değişir. Genel olarak bu kalınlıklar 0.20-1.5 milimetre çap arasındadır. Başka bir deyişle, 20-150 numara misinadır. Küçük boy balık çaparilerinde (istavrit, kolyoz, uskumru, çıplakmezgit gibi), beden genel olarak 40-50 numara, köstekler ise beden numarasından 5-10 numara küçük misinadan yapılır. Balıklar büyüdükçe, bu numaralar da orantılı olarak artırılır. Basit bir çapari takımı için, önce köstekler hazırlanır. Avlanacak balığa göre belirlenen misinadan, 10-15 cm. uzunluğunda parçalar kesilir. Bu parçalara köstek denir. Kösteklerin her iki ucuna basit bir düğüm atılıp, düğüm ya pens ile ya da dişle sıkıştırılır. Kösteklerin bir ucuna iğneler kırmızı ibrişim ipliği ile birkaç kez ilmek atılarak bağlanır. Yapay yem olarak kullanılan kaz, ördek, hindi, martı tüyleri, ekseninden 8-10 tüyü içerecek şekilde sıyrılıp bir demet halinde iğnenin iç kısmına gene kırmızı ibrişim ipliği ile ilmek atılarak bağlanır. Böylece çaparinin köstekleri hazır hale getirilir. Mantara bağlı oltanın ucuna, balığın cinsine göre büyüklüğü değişen bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün boş ucuna da 50-70 cm. kadar bir beden bağlanarak, bunun ucuna da başka bir fırdöndü takılır. Bu fırdöndünün boş ucuna, gene 1-1.5 metre uzunluğunda bir beden bağlanarak, bu bedene de bir kasa yapılır. Kasa, misinanın bir-iki kat katlanarak, çift düğüm atılıp halka haline getirilmesidir. Kasalı bedenin halkası, bir sandalyeye tutturularak gerilir ve en dipten başlamak üzere bedene birer düğüm halkası açılarak köstekler bu halka içine sokulup sıkılır. Kösteklerin, birbirinden açıklığı birbirine değmeyecek kadar olmalıdır. (Yaklaşık köstek boyundan 5 cm. fazla). Bu işlem tamamlandıktan sonra da kasa bağının ucuna, uygun ağırlıkta bir iskandil bağlanınca çapari takımı hazırlanmış olur.
2- ZOKALI OLTALAR Zoka, balık şekli verilmiş olan ve ucunda bir veya birkaç iğne bulunan kurşun parçalarına denir. Profesyoneller zokalarını da kendileri yapar. Amatörler için bu olanaksızdır. Hazır olarak her türlü zoka satılmaktadır. Zokalar da iki türdür: a- YEMLİ ZOKALAR: Yemli zokaların ucundaki iğnelere fileto halinde ya da bütün olarak balık takılır. Zokaların cıvalı olması nedeniyle, meydana gelen parlaklık ve ucundaki yem, dip balıklarının dikkatini çeker ve zokaya atlamalarına neden olur. Hemen hemen her türlü balığın avlanmasında yemli zokalar kullanılabilir. Örneğin; mercan, çinekop, lüfer, lipsoz, kırlangıç, sinarit, orfoz, torik gibi. b- YEMSİZ ZOKALAR: Seğirtme ve yünlü olmak üzere ikiye ayrılırlar: 1- SEĞİRTME ZOKALAR: Bunlar da zoka, kolyoz, uskumru, zargana, çinekop gibi balıkların şeklinde ve parlaktır. Bu zokalar, bu tür küçük balıkları yiyen balıkların (lüfer, kofona, palamut, torik gibi büyük boy balıkların) avlanılmasında kullanılır. 2- YÜNLÜ ZOKALAR: Küçük balıkların (hamsi, istavrit, kraça) şekli verilmiş, ucunda bir adet iğnesi ve üstünde de bir deliği olan zokalardır. Üstteki deliğe, daha çok kırmızı renkli horoz kuyruğundan üç tüy takılır ve bir kibrit çöpü ile sıkıştırılır. Çöp suda şişince tüyleri sıkıştırır. Bu tüyler yüzen bir balığın yüzgeçlerini andırdığından, avlanacak balık zokanın parlaklığına da kanarak oltaya atlar.
ZOKALI OLTA TAKIMLARININ HAZIRLANMASI: Avlanacak balığın iriliğine göre değişen kalınlıkta (0.30-0.50 numara) 50 kulaç olta, gene avlanacak balığın iriliğine göre değişen kalınlıkta (0.25-0.50) beden alınır. Olta mantara sarıldıktan sonra ucuna 10-15 cm. boyunda bir kasa yapılır. Kasanın düğümünün üzerine ise yaprak halinde küçük bir kurşun kıstırılır. Kasaya, gene balığın büyüklüğüne göre değişecek (1.5-2.5 cm.) boyda bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün diger ucuna ise 1 metre kadar oltayla aynı kalınlıkta beden takılır. Bu bedenin ucuna takılan ikinci fırdöndünün diger halkasına gene olta ile aynı kalınlıkta, 3-4 metre ana beden bağlanır. Bu bedenin ucuna da zoka bağlanarak zokalı olta takımı hazırlanmış olur. Bu takımla, lüfer ve sinarit gibi yırtıcı balıklar avlanacağından, bir hırsız ilavesi gerekir. Hırsız, çift kat 40 numara misinanın zokanın ucundaki iğnenin dip tarafına bağlanarak ucuna 2-3 numara iğne takılması ile oluşan bir takımdır. Böylece yırtıcı balıklar zokaya yakalandığında, kurtulmak için çırpınınca hırsıza da yakalanırlar ve artık kurtulamazlar. 3- UZUN OLTALAR Avlanılacak balığın cinsine göre 0.30-0.50 kalınlıktaki misinadan 40-50 kulaçlık bir parça bir mantara bağlanır. Misinanın ucuna 15-20 cm. uzunluğunda bir kasa yapılır. Daha önceki takımlarda da anlattığımız gibi kasa, olta ucuna çift düğüm atılarak oltanın halka haline getirilmesidir. Kasaya gene avlanacak lüfer türünün cinsine göre değişen büyüklükte (1.5 - 2.5 cm.) bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün diğer ucuna ise ek bir beden daha bağlanır. Ek beden oltanın aynı kalınlığında ve 75 cm. uzunluğunda olur. Ek bedenin ucuna ikinci bir fırdöndü daha bağlanır. Bu fırdöndünün boş ucuna da esas beden bağlanır. Tamamlanmış olan olta ve beden bağlantılarından sonra kasanın hemen altına da bir yaprak kurşun bağlanır. Böylece ucunda iğne bulunmayan bir takım elde edilmiş olur. Bu takımın ucuna takmak için 25 cm. uzunluğunda 1-15. cm. kalınlığında çelik bir tel alıp telin ucun halka haline getirilir. Halkadan takriben 10 cm. aşağıya iki iğne çelik tele lehimlenir. İğnelerin araları 0.5 cm. olarak hesaplanır. Bu iki iğnenin 4-5 cm. aşağısına gene bir iğne lehimlenir. Bu iğneden de 9-10 cm. aşağıya avlanan balığın iriliğine göre seçilen son iğne lehimlenir. Böylece uzun olta takımı hazırlanmış olur. Bu takımda en makbul yem zarganadır. Zargananın başı yüzgeçleri hizasından kesilir. Baş telin halka halindeki ucundan sokulur. Siyah tire iplik ile kafa tele sıkıca bağlanır. Zarganadan çıkarılan yaprak halindeki iki parçadan birisi üstteki çift iğneye, sonra tek iğneye ve en sonra da uçtaki iğneye takılır. Böylece yemlenmiş takım hazır hale gelir. Balık yaprak halindeki yeme atlar. Bu nedenle kafa bozulmaz 5-6 balıkta bir yaprak bozulursa yedek yaprak takılır. Bu takım avlanacak mahalde suya salınır. Yoklana yoklana balığın bulunduğu derinlik tespit edildikten sonra sabit kalınır. Balık vurduğunda ağır ağır çalınarak çekmek gerekir. Çünkü yaprak yemin iğnesiz yerinden kapmışsa daha yukarı, ya da daha aşağıya saldırarak iğneyi yutması beklenir. 4- SEĞİRTME OLTALAR 100 numara kalınlığında 50-60 kulaç olta mantara bağlanır. Oltanın boş ucundan 20 cm. kadar yukarıya küçük (25-30 gr.) kurşun parçalarından 3 adet kıstırma takılır. Oltanın ucuna da 4 cm.lik bir fırdöndü takılır. Fırdöndünün boş ucuna ise iki kulaçlık ve olta ile aynı kalınlıkta bir beden bağlanarak, gene aynı şekilde üç adet kurşun kıstırma takılıp (kurşun parçaları oltanın dipte dik durmasını sağlar) boş uca gene aynı büyüklükte bir fırdöndü daha takılır. Fırdöndünün ucuna da 80-100 numara, renkli ve 7 kulaç uzunluğunda ikinci beden bağlanır. Bedenin ucuna uygun büyüklükte kaşık, ya da büyük boy bir iğne takılır. Seğirtme olta ile daha çok sinarit avcılığı yapılacağından, büyük ölçüler kullanılmalıdır. Kaşık yemsiz olur. İğneye ise kolyoz, zargana, uskumru, istavrit gibi balıklar takılır. Balıklar ağzından iğneye sokulup, iğne ucu enseden çıkacak şekilde yerleştirilir. Gerekirse, balık atladığında yemin dağılmaması için balığın dudakları iğne sapına bağlanır. 5- DİP SÜRTMESİ TAKIMI Hazır satılan sustalı çelik halkalardan bir adet alınarak bu çelik halkaya üç adet 4-5 cm. büyüklüğünde fırdöndü geçirilir. Tutulacak balığın iriliğine göre kalınlığı seçilen, 50-60 kulaç uzunluğu olan oltanın ucuna 3-5 cm.lik bir fırdöndü bağlanır. Fırdöndünün boş ucuna bir kulaç uzunluğunda ek bir beden bağlanır. Bu ek bedenin ucu da, çelik halkadaki fırdöndülerden en sağdakine bağlanır. İkinci fırdöndüye ise 7-8 kulaç uzunluğunda, olta ile aynı kalınlıkta esas beden takılarak ucuna 8 numara büyük iğne takılır. Üçüncü fırdöndüye ise 25 cm. boyunda bir misina bağlanıp ucuna 300-400 gramlık iskandil bağlanır. Küçük boy balıklar iğneye yem olarak takılır. Daha çok, kaya, tekir, iskorpit, hani gibi balıklar seğirtme olta takımında olduğu gibi iğneye takılır. 6- KAŞIK OLTALARI Kaşık oltaları, zokaların bir başka türüdür. Elips şeklinde, ya da balık şekli verilmiş, uzun, yassı, üzerleri kromajlı saçtan yapılmış, yemsiz olarak kullanılan aletlerdir. Bir ucundaki halkaya, dörtlü bir zoka, öbür ucundaki fırdöndüye de genellikle 15-20 cm. uzunluğunda hazır satılan çelik beden bağlanır. Çünkü kaşık oltaları, daha çok yırtıcı ve keskin dişli balıklar içindir. Sinarit, lüfer ile göllerde turna gibi. Bu balıklar zokaya takıldıklarında, bedeni keserek koparabilirler. Çelik bedenin ucundaki kilitli klipsli fırdöndüye esas beden bağlanır. Bu beden de başka bir fırdöndü ile oltaya bağlanır. Göllerde kullanılan kaşık oltaları ise gerçek anlamda bir yemek kaşığı görünümündedir. Denizlerde; bedene, kaşıktan 10-15 kulaç sonra, göllerde ise kaşıktan bir-iki kulaç sonra birer kıstırma, yani kurşun yaprak bağlanarak takım tamamlanır. Olta, beden ve kaşıkların büyüklüğü tutulacak balığa göre hesaplanır. Esasında tutulacak balığın adını söyleyerek ona göre kaşık oltası alınabilir. 7- YEMLİ OLTALAR Bedene bağlı kösteklerin ucundaki iğnelere yem takılarak yapılan olta takımına yemli oltalar denilir. İzmarit, mezgit, kaya, gibi küçük balıkların avlanmasında kullanılır. Bedene, çapari takımında olduğu gibi kasa bağı yapılır, halkasına iskandil bağlanır. Sonra gene çaparide olduğu gibi, 3 adet köstek bedene bağlanarak uçlarına da iğneleri takılır. Yem olarak midye, karides, kurtçuk, balık parçaları kullanılır. 8- PARAKETE Bedeninin üzerinde, 100-200 arasında değişen köstekler bulunan çok iğneli ve yemli bir av aracıdır. Köstek sayısına göre değişen uzunlukta, 1-2 mm. çapında, sağlam yapılı, kınnap ya da misina beden olarak kullanılır. 60-70 cm. uzunluğunda 50-60 numara misinadan köstekler kesilir. Kösteklerin iki ucu düğümlenir. Bir ucuna 1-2 numara çapraz iğne bağlanır. Boşta kalan uç, çaparide olduğu gibi bedene atılan bir düğümün halkası içine sokularak sıkıştırılır. Sonra köstek, düğümün, bir sağından, bir de solundan atlatılarak ortaya çıkan halkaların içinden geçirilip sıkılır. Böylece artık kösteklerin yerinden oynamasına olanak kalmaz. Köstekler arası, kösteklerin birbirine değmeyeceği ve yakalanan balığın diğer köstek ile dolaşmayacağı uzunlukta olmalıdır. Genel olarak bu ara, balığın büyüklüğü hesaba katılarak, 80-90 cm. olarak kabul edilir. Böylece hazırlanan olta bedeninin uçlarına, bir baştan, bir de sondan olmak üzere iki adet 1-2 kg. ağırlığında taş bağlanır. Balığın bol olacağı tahmin ediliyorsa, bir de ortadan taş bağlamak iyi olur. Baştaki ve sondaki taşın uçkurundan avlanacağımız derinliğe göre değişecek olan 50-70 kulaçlık birer ip takılır. İplerin ucuna da birer şamandıra bağlanır. Takımın iğneleri, hasır bir sepetin kenarına iğneler iliştirilerek, bedeni ise sepet içine bırakılarak sandalın içine alınır. Av mahalline gidilirken yemleme yapılır. Daha çok istavrit ve izmarit gibi balıklar, ya bütün olarak, ya da fileto çıkarılarak iğnelere takılır ve sıra ile iğneler denize bırakılır. Öğle güneşinin olduğu saatlerde bırakılan parakete 1-2 saat sonra toplanmalıdır. İki şamandırası olduğundan, bir taraftan toplarken olta takılırsa, hemen bırakıp öbür şamandıradan çekilirse olta ilişkenden kurtulabilir. Paraketeyi geceden bırakmak doğru değildir. Çünkü daha çok dip balıkları için kullanılan parakete, gece bırakılırsa, diğer balıklar tutulan balıkları sakatlamaktadır. Hatta çağanozlar bile tutulan balıklar için tehlikeli olmaktadır. 9- TELLİBEDEN Amatör balıkçıların pek kullanmadığı, ancak son derece zevkli ve verimli bir olta balıkçılığı aracıdır. Tellibeden için, 1 mm. çapında, yaklaşık bir metre uzunluğunda, galvanizli (paslanmaz) bir çelik tel alınır. Bu telin ortasına ve iki ucuna bir pens ile üç adet kulp yapılır. Telin uçlarındaki iki kulpa 3-5 cm. uzunluğunda, 50-60 numara birer adet misina bağlanır. Misinaların ucuna da birer adet fırdöndü bağlanır. Fırdöndülere, 50-70 cm. uzunluğunda, 40-50 numara birer adet köstek bağlanır. Kösteklere de 3-4 numara iğne bağlanır. Tellibedenin ortadaki kulpunun üstüne, bir kasa yapılıp takılır. Bu kasanın üstüne de 2-3 cm. büyüklüğünde bir fırdöndü takılır. Mantara bağlı bedenin ucundaki kasa ise fırdöndünün üst ucuna bağlanır. Ortadaki kulpun alt ucuna da, 200-300 gr. kadar bir iskandil bağlanarak Tellibeden olta takımı hazırlanmış olur. Tellibeden ile en çok kırlangıç olmak üzere çeşitli dip balıkları tutulur. Lipsoz, iskorpit, zaman zaman barbunya, kalkan gibi balıklar bile tellibeden oltaya gelirler. Yem olarak fileto halinde veya bütün olarak istavrit, izmarit, mezgit gibi balıklar kullanılır. Barbunya ya da tekir için hazırlanacak tellibedenlerin hazırlanışı da aynı olmakla beraber, burada çelik bedenin orta kulpunun her iki tarafına 12 cm. ara ile üçer adet köstek bağlanır. Kösteklerin kaymaması için, çelik telin köstek bağlanan yerleri bir çekiçle ezilerek düzleştirilir. Köstekler 35 numara misinadan yapılır, uzunlukları 20 cm. olarak hesaplanır. Böylece daha çok sürü halinde gezen bu balıkların bir defasında altısının birden yakalanması sağlanmış olur. 10- ÇARPMA Büyük boy balıkların sürüler halinde olduğu zamanlarda çarpma zokası tabir edilen, dörtlü çengel gibi iğnesi olan zokalardan bir adet alınarak, seğirtme zokası gibi olta takımı yapılır. Balıkların kabardığı, sıkıştığı mahallerde hiç yem kullanmadan, oltayı suya salıp kuvvetlice çalınarak yapılan bir av şeklidir. Olta çalınınca, sürü içine giren zoka balıkların çeşitli yerlerine takılarak balıkları avlar. Bu tür avcılıkta balıklar kuyruklarından, sırtlarından, kafalarından takılarak gelirler. Onun için oltayı zorlarlar. Kalın olta takımı kullanmak gerekir. Torik, lüfer, palamut avcılığında kullanılır. 11- KÖSTEKLİ BEDEN 40 numara, 50-100 kulaç uzunluğunda olta bir mantara bağlanır. 100 gr. ağırlığındaki iskandilin bir gözüne, birbuçuk kulaç uzunluğunda ve 40 numara beden bağlanır. Bu bedene gene aynı kalınlıkta, 25 cm. uzunluğunda iki köstek bağlanır. Kösteklerin aralarındaki uzaklık, birbirine dolaşmayacak şekilde olmalıdır. Bu takımdaki köstekler için aralık köstek boyundan 5 cm. fazla olarak 30 cm.dir. Kösteklerin ucuna da 3 numara iğne bağlanır. Arzu edilirse iskandilin boş ucuna da bir köstek takılabilir. Ancak taşlık, ilişken yerlerde, uçtaki bu köstek takılacağından oltada sakatlıklara yol açar. Beden, bir fırdöndü kanalı ile oltaya bağlanır. 12- SİNEK OLTASI Bizde, daha çok sinek oltası diye anılan, ancak, yemli olta, ya da düz olta da denilen bir olta takımıdır. Hazırlanışı son derece basittir. Tüm amatör balıkçılar, avcılığa başladıklarında ilk kez sinek oltası ile tanışırlar. 25 Numara bedene 20 numara üç adet köstek bağlanır. Kösteklerin ucuna adına sinek iğnesi denilen en küçük iğneler bağlanır. Kösteklerin bağlı olduğu beden, mantara bağlı bedene, çapari takımında olduğu gibi bağlandıktan sonra, dip iğnenin altındaki kasaya da ufak bir iskandil takılarak takım meydana getirilir. İskele başlarında yapılan avcılık için en ideal takımdır. 13- KÜSPE OLTASI Göllerde sazan avı için kullanılan bir oltadır. Bu oltada kullanılacak yem ayçiçeği yağı çıkarılırken posa olarak kalan küspenin preslenmesi ile plaka halinde hazırlanır ve satılır. Küspe plakaları testere ile kesilerek kenar uzunlukları 5-6 cm’lik küpler haline getirilir. Yem bu şekilde hazırlandıktan sonra olta takımı mantar plaka veya kasnağa 50-60 numara ve 50 m.’den az olmayacak uzunlukta misina sarılması ile başlar. Oltanın bitimine 1.0 veya 2.0 numara klipsli, kilitli fırdöndü bağlanır. Küspenin takılacağı kısım telli (Küspenin ortası delinerek takılır), Misina kementli (Küspenin üst ve alt kenarlarına kementin oturması için çentik atarak sıkılır), Vidalı (Piyasada satılan, küspenin delinerek takılacağı parça) olması isteğe bağlıdır. Küspenin takılacağı kısım bedeni oluşturur. 5-6 cm’lik kösteklere 8 adet 1/0 veya 1 numara kısa sap, bronz, çapraz iğne bağlanarak küspe parçasının her yanına dağılacak şekilde yukarıda açıklanan bedenlerden birine bağlanır. Olta ile köstek misinaları arasında kalınlık olarak 15 numara fark olmalıdır ki (olta 50 numara ise köstek 35 numara gibi) çok iğneli takımın dibe takılması durumunda çekilince takılan köstek kopar ancak takım kurtulur. Ayçiçeği yağı kokusuna gelen sazan, sert küspeyi emerken dudakları, yanağı veya vücudunun başka bir yerinden iğnelerden biri ya da birkaçına yakalanır. Sazanı kalın dudaklarından garantili yakalamanın yolu ise 8 iğneden bir ikisini solucan veya mısır ile yemlemektir. 14- KIBRIS OLTASI Deniz kıyılarında kurnaz ve ürkek gezinen kefalleri avlamak için kullanılan, bir olta takımıdır. 40 ile 50 m. arası olta olarak kullanılacak 30-35 numara misina ister makaraya, ister mantar plaka veya kasnak üzerine sarılır. Oltanın sonuna 3-4 numara klipsli, kilitli, fırdöndü bağlanır. Bundan sonraki bölüm biraz zahmetli olup emek ister. Ancak doğru yapılırsa sonuç kesindir. 12 ile 15 arası 4 veya 5 numara galvaniz çapari iğnesi, 30-35 numara misinadan 10 cm’lik köstekler kesilerek bağlanır. Bedeni oluşturmak için 50 cm boyunda ve 30-35 numara misina kesilerek bir ucuna kasa ilmeği atılır. İlmekten sonraki kısma iğne bağlanmış köstekler birbirlerinin arasında 1.5-2 cm’lik aralıklarla ve köstek boyu 3-4 cm kalacak şekilde kazık bağı (syf. 23, şekil 5) ile bağlanır. Köstekleri bedene bağlama işi sık aralıklı olması nedeniyle zordur, iğneler elinize batabilir. Bedene bağlanan kösteklerin aynı yöne bakması av sırasında en iyi sonucu verir. Beden üzerinde iğnelerden sonra boş kalan 30 cm’lik kısmın sonuna ise dikkat çekmeyecek, tabii renkte, cevizden az iri bir mantar bağlanır. Bu oltada yem olarak taze ekmek kullanılır. Ekmek el ayası büyüklükte kesilerek, kabuğu içte kalacak şekilde dolma gibi sarılır. Kasa ilmeğine yakın ilk iğne, içte kalan ekmek kabuğuna kadar sıkıca saplanır. Beden iğneler dışarıda kalacak şekilde ekmek üzerine sarılır (paketlenir). Son iğnede ekmeğe sıkıca saplanır. Kasa ilmeği klipsli fırdöndüye takılır. Kefal bulunduğu bilinen bölgeye atılan olta mantarında yardımı ile ekmeğin su üzerinde durmasını sağlayacaktır. Su üstündeki ekmekten parçalar koparmaya gelen kefallerde koparma sırasında yaptıkları hareketlerden iğnelere yakalanacaktır.
Yaş ilerledikçe metabolizmanın yavaşlaması neredeyse kaçınılmaz hale gelmektedir. “Metabolizmam yavaş bir türlü kilo veremiyorum, menopoz yaklaştı kilolar gelecek” şeklindeki yakınmaları çevremizden sıkça duyarız. Memorial Ataşehir Hastanesi ve Etiler Tıp Merkezi Endokrinoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Gökhan Özışık, metabolizmanın şekilde sağlıklı hızlandırılması için önerilere bulundu. Doğru egzersiz ile kaslarınıza doğru mesajı verin Doğru egzersiz yaparak kaslara doğru mesajı verildiğinde fizyoloji işlemeye başlar. Öncelikle kas hücreleri kendi içinde yeni mitokondriler yapar, yeterli oksijen ve besin maddelerinin ulaşabilmesi için yeni kan damarları ve yeni kas hücreleri oluşturur (yağ hücrelerini kasa da çevirebilir), sonra da kas hücreleri içindeki enzimleri (çalışmayı düzenleyen ve idame ettiren proteinler) artırır. Tüm bunların gerçekleşebilmesi; yani metabolizmanın hızlanması için tek başına egzersiz yeterli olmaz, sağlıklı beslenme ve iyi uyumak da çok önemlidir. Hangi yaşta olursanız olun Unutulmaması gereken bu mekanizmanın her yaş için geçerli olmasıdır. Yaşın ilerlemesi, menopoza girmek metabolizmanın yavaşlaması için geçerli mazeretler değildir. Yaş ilerledikçe her iki cinste de “büyüme faktörleri” adı verilen ve yağ hücrelerini sadece olmaları gereken yerlerde tutmaya, kas, eklem ve kemik dokularının bütünlüğünü idame etmeye yarayan özel proteinlerin giderek azalması, insülin hormonu artarken neredeyse diğer tüm hormonların düşüşe geçmesi doğaldır. Doğru egzersiz çok önemli Egzersiz esnasında (hatta sonrasında) büyüme faktörleri ile birlikte bazı hormonlar da yükselir, insülin düşer ve tüm dokular (beyin dahil) büyüme faktörleri ile yıkanır. Ardından, yağ dokusu azalmaya, cilt ve cilt altını gergin tutan kollajenler artmaya, zihin ise daha iyi çalışmaya başlar. Böylece, aerobik-anaerobik egzersizin dengeli yapılması “daha genç” görünmekten vücut direncini artırmaya kadar birçok faydayı da beraberinde getirir. Egzersiz, kas dokusunda “irisin” adı verilen ve yeni keşfedilmiş bir hormonun artmasına yol açar. İrisin de tüm vücudu dolaşarak beyaz yağ hücreleri (depo amaçlı ve inatçı hücrelerdir) kahverengi yağ hücrelerine (yağı depolamak yerine enerji için kullanan, adeta “yağ yakan” hücrelerdir) dönüştürmektedir. Bir egzersiz sizi terletmiyorsa… Eğer bir egzersiz kişiyi terletmiyor veya nefes alıp vermeyi hızlandırmıyorsa aerobik egzersiz yapılmıyor demektir. Egzersiz yaparken kişi yanındaki biriyle veya telefonda konuşabiliyorsa ya da başka şeyler düşünebiliyorsa aerobik egzersiz yapıyordur. Hızlı yürüyüş, hafif tempoda koşu, merdiven çıkmak, bahçe işi ile uğraşmak bu tür egzersizlerdendir. Kaslarda yanma hissetme doğru yolda olduğunuzu gösterir Yapılan egzersiz kan dolaşımının kaslara getirdiğinden daha fazla oksijen gerektiriyorsa (yani kaslar daha az oksijenle yetinmek zorunda kalıyorsa), kaslarda bir yanma ve acı hissediliyorsa bu anaerobik yani oksijensiz egzersizdir. Ağırlık kaldırmak, kürek çekmek, hızlı pedal çevirmek, kayak yapmak, barfiks, mekik ve şınav çekmek bu tür egzersize örnektir. Metabolizmayı hızlandırmak için… Spor hekimliği ve egzersiz fizyolojisi alanında yapılan son araştırmalar her gün ve saatler boyu anaerobik egzersiz yapmaktansa yeterli bir ısınmayı takiben günde 10-15 dakikalık anaerobik egzersizin daha faydalı olduğuna işaret etmektedir. Hangi egzersizi yapılıyorsa yapılsın doğru stratejilerle metabolizma hızı artırılabilmektedir. En ideal egzersiz tüm vücudunuzu kullanarak yapılan egzersizdir. Denge, nefes, koordinasyon ve vücudun farklı bölgelerindeki kasların birbirine zıt çalışmasına özen gösterilmelidir. Akış yogası her yaş için uygun bu tür bir egzersizdir. Aerobik egzersiz yaparken günde ortalama 30-40 dakika geçilmemelidir. Eğer hekim kişiye vücudunun yoğun bir anaerobik egzersiz programına dayanabileceğini söylüyorsa limitler zorlanabilir. İdeal koşullarda yapılan aerobik egzersizin hem bir detoks hem de anti-depresan etkisi olduğu unutulmamalıdır.
Bebeklere iyi bir uyku rutini oluşturmak için ne yapılmalı? Prima, Türkiye'de bebeklerin yüzde 72'sinin her gün uykusuzluk sorunu çektiğine ilişkin araştırmadan yola çıkarak, ünlü bebek bakım uzmanı Rachel Waddilove'dan Türkiye'deki anneler için özel ipuçları aldı. İngiltere'de annelerin yakından takip ettiği, bebek bakımı konusunda tüm dünyada ilgiyle okunan iki kitabı bulunan Waddilove'un önerileri, bebeklere iyi bir uyku rutini oluşturulmasına ve bebeklerin daha iyi uyumasına katkı sağlıyor. İşte Bebekler İçin İyi Bir Uyku Rutini Oluşturmanın İpuçları; 1. Bebeğinizi güzelce doyurun ki banyo sonrasında aç olmasın ve yıkanmanın verdiği rahatlığın keyfini çıkarabilsin. Bu şekilde bebeklerle banyo sonrasında daha iyi vakit geçirirsiniz ve bebek de banyo yapacağı için daha mutlu olur. 2. Ilık bir banyo hazırlayın. Bazı yeni anne babalar suyun çok sıcak olacağından endişe ederek bebekleri soğuk suya sokuyor ama bebekler soğuk suyu hiç sevmez. Bebekler kolaylıkla üşütebilirler ve soğuk su hoşlarına gitmediği için ağlar. Bebeği yıkarken yumuşak bir sünger veya ince pamuklu bir bez kullanın. Bebek çok küçükse pamuk kullanmanızı tavsiye ederim çünkü pamuk kullanılabilecek her şeyden daha yumuşaktır. 3. Bebeğinizi banyodan çıkardıktan sonra, yumuşak bir havluya sararak kucağınıza oturtun ya da yatırın. Şarkı söyleyin, sallayın ve nazikçe kurularken gözlerine bakın. 4. Tüm vücuduna masaj yapmayı ihmal etmeyin. Kucağınızda masaj yaparak bebeğinizle sıcak temas da kurmuş olursunuz. Sonrasında bebeğinizi giydirin ve bezleyin.Yüksek emme kapasitesine sahip bir bez tercih edin. Bebekler uyanıkken karınlarının üzerine yatmayı sever, siz de banyodan sonra onu kucağınızda veya yumuşak bir havlunun üzerinde karnının üstüne yatırabilirsiniz. 5. Bebeğinizin gazı olup olmadığını kontrol edin ve yeterince sıvı almasını sağlayın. Eğer yeterince sıvı almamışsa küçük yumruklarını ağzına götürecek ve bastıracaktır. Böyle bir durum varsa bebeğinizi biraz daha besleyin, kucaklayın, okşayın. Sonrasında bebeğinizi sırt üstü karyolasına yatırın. İyi geceler öpücüğü verin, ışığı söndürün ve odadan çıkın. Bebeklerin Daha İyi Uyumasını Sağlamak İçin İpuçları 1. Bebeğinizin tok olması çok önemlidir. 2. Onu uykuya yatırdığınızda altının temiz olduğundan emin olun ve ıslaklığı cildinden uzak tutacak bir bebek bezi tercih edin. 3. Bebeğinizi karyolasına ayakları karyolanın ucunu gösterecek şekilde koyun, rahat ve sıcak olmasını sağlayın. 4. Bebeğiniz aşırı yorgun olmasın çünkü yorgun bebekler kolay sakinleşmez. Ayrıca esnemek, gözlerini ovuşturmak, başını bir yandan diğerine çevirmek gibi yorgunluk belirtileri gösterdiğinde bebeği karyolasına koyun. 5. Karyolasına yatırdığınızda yaygarayı koparırsa hemen kucağınıza almayın. Çoğu bebeğin kendi kendine yatışması on dakikayı bulur. Bu, uyku eğitiminin çok önemli bir parçasıdır. 6. Gün içinde iyi uyumasını sağlayın. Gündüz iyi uyumayan bebek, gece uyumakta zorlanacaktır. 7. Küçük bebeklerin beslenme aralarında kısa süreler uyumasını sağlayın ve beslenme aralarında çok uzun süre uyanık tutmayın. 3 ayın altındaki küçük bebekler için bir buçuk saat uyanık kalmak yeterince uzun bir süredir. 4 aylık ve daha büyük bebekler daha uzun süre uyanık kalabilir ama yine de bebeğinizin iyi bir gündüz uykusu rutini geliştirmesini sağlayın. 8. Bebeğinizi karyolasına yatırmadan önce yeterince öpüp okşadığınızdan emin olun. Uyumadan önce ona kitap okuyabilirsiniz. Çok küçük bebekler bile sesinizi duymaktan ve renkli sayfalara bakmaktan hoşlanır. 9. Odadan çıkarken müzikli bir oyuncak bırakın. Oyuncağı karyolanın içine değil karyolanın yakınına bir yere koyun. Ama bebeğin dikkati dağıtabilecek hareketli bir oyuncak olmamasına da özen gösterin. 10. Evdeki ses düzeyini en az seviyede tutun.
PRİMA-TURKIYE
Cinsel iliskinin ilk baslangici opusmedir, tabi burada iyi opusmenin etkili oldugunu soylememize gerek yok. Kendinizi opusurken germeniz, korkmaniz vb. etkenlerde partnerinize negatif bir elektrik vermis olursunuz ki bu da pek istenen bir durum olmaz. Opusurken partnerinizin tepkilerinin anlamlari, opusme teknikleri dogru nasil uygulanabilir ya da opurusken nerede hata yapiyorsunuz ogrenmek isterseniz asagidaki yazimiz tam size gore. Opusme Stiliniz Sizi Partnerinize Anlatir Öpüşmek ilişkideki pek çok gizli kalmış gerçeğin aydınlanmasına neden olur. İlişkinizin bilinçaltı için öpüş tabirlerine başvurmanız kaçınılmazdır. Aşağıdaki maddeler, öpüşme analizleri için önemli ipuçları veriyor. Dilini kullanarak öpüyordu, hemen vazgeçti. Çünkü büyük olasılıkla siz çok fazla ateşli bir karşılık verdiniz. İlişkinizin gidişatı üzerinde düşünmeye ihtiyacı var ve sizin her baskın hareketiniz ve yanıtınız onu korkutuyor. Bunu hissettiğinizde onu korkutmamaya çalışmalısınız. Sizi öpmüyor, daha çok boynunuzla ve daha aşagısıyla ilgileniyor. 1-Kötü öpüşüyorsunuz. 2- Duygusal çalkantılar içinde ve çok güvensiz. 3- Monogam degil. Öpüşme sırasında gözleri sürekli açık. Bir anlamda kendine güvensizlik ve paranoya göstergesi. Kendini kaybetmiyor, Kafasında başka bir mesele var. Öpüşme konusunda ilk adımı siz atıyorsunuz sürekli. 1- İlişkinin biçimlenişi konusunda kararsız ve kendini sorumlu hissetmek istemiyor. 2- Öpüş biçiminizi hiç sevmiyor. 3- Sizden fena halde çekiniyor. Her uzun öpüşmenizden sonra esniyor. Size fena alışmış, heyecanı az. Her öpüşmeden sonra canının yandığını belirtiyor. Herkes öpüşürken küçük ısırmalardan haz duymaz. Bu konudaki eğilimlerin karşılıklı paylaşılması şart. Üstelik erkekler canlarının yanması konusunda kadınlardan daha tepkisel davranabilirler.
Peki Nasil Iyi Opusulur? İyi Öpüşmeyi ogrenmek istoyorsaniz bu yazi tam size gore iste İyi Öpüşmenin 18 Ana Kurali: Bayanlar ve baylar öpüşeceğiniz zaman dudaklarınızı ıslatmayın. Bu ünlü bir şarıkıcının seyirci önünde şarkı söylemeye başlamadan önce boğazını temizlemesiyle eşdeğerdir. Öpüşürken diliniz kutudan birden fırlayan kukla gibi ağzınızdan çıkmasın, ağzınızın hafif açık olması yeterli. Erken ortaya çıkan Fransız tarzı bu öpüşmeyi hemen denemeyin. Partnerinizin bunu denemeye çalışacağından şüpheleniyorsanız; 1) Ağzınızı kapatın, 2) Ağzınız açık olsun, dilinizi çıkarmayın. Öpüşmenin daha ateşli bir hal almasını istiyorsanız dilini hissettiğinizde hoşunuza gittiğini gösteren bir işaret verebilirsiniz. Bu süreç yarım saat ya da 30 saniye olabilir. Ağzınızı partnerinizinkinden çok daha geniş açmayın. Öpüşme taklit etme değildir. Öpüşürken kaba konuşmalar yapmayın. Dilinizi partnerinizin küçük diline değdirmeye çalışmayın. Dudaklarda başlayan öpüşme sonrası dudaklarınızı vücudun diğer yerlerinde gezdirmek için acele etmeyin. Ay ışığı altında yuvarlanmak, gezinmek romantizmi artırabilir. Bundan sonra kontrolü ele almak sizin elinizde. Çoğu kişi romantizmi yetişkinliğe geçiş döneminde önemser. Herşeyin ötesinde her ikinizde sadece öpüşmeye odaklandığınızda keyif alırsınız. İlk öpüşmeniz sonrasında kendi kendinize "kötüydüm değil mi?" gibi sözlerle çamur atmayın. Gerçek kadınlar ve erkekler sadece bu andan zevk alırlar. Sadece umutsuz ruhlar karşısındakini içine çekmeye çalışır. Özellikle daha önce asla öpüşmediğiniz birine çekingen ve yasakmış gibi yaklaşıp sürpriz bir öpücük kondurmayın. Sizinle öpüşmeye hazır olduğunu anlamadan gözüdönmüş gibi onu öpmeyin. Buna rağmen sevgilinizi elinden tutup bir duvara yaslayıp tutkulu bir şekilde öpebilirsiniz. Sizi durduruncaya kadar devam etmenizde sakınca yok. Öpüşeceğiniz zaman iki elinizle karşınızdaki kişinin yüzünü tutmanız çok romantik olur. Başını geri çekmesini engelleyecek şekilde sarmayın. Başını istediği zaman geri çekip yüzünüzü görebilmesine olanak verin. Onu öpmek için ölseniz bile ağlatacak ya da küçük düşürecek şeyler yapmayın, sakin ve rahat görünün. Öpüşürken nefes almak, kendinizi dizginlemek istediğinizde dudaklarınızı yavaşça kulak memesine doğru kaydırmak size yardımcı olacaktır. Çoğu kişi kulaklarıyla oynanmasından, kulaklarının üzerinde, kulak memesinde sıcak nefes ve dudaklardan hoşlanır. Yine çok ıslak öpmemeye, dilinizi az kullanmaya dikkat edin, kulağın içini öpmeye çalışmayın. Bu durumda partnerinizi sizi itiyorsa, bunu yapmakta ısrar etmeyin. Bayanların ve bayların nefeslerinin taze olduğundan emin olmalarını öneriyoruz. Dişlerinizi ve dilinizi fırçalayın. Her zaman yanınızda nefesinizi açan sakız taşıyın. Gece veya sabahları dişlerinizi hemen fırçalamanızı sağlayacak ufak bir diş macunu ve diş fırçası taşıyın. Eğer ağzınızın kenarında veya çevresinde uçuk varsa öpüşmeyin. Havadan bile geçebilen virüs konusunda dikkatli olun gerekirse bağışıklığınızı güçlendirmek için ilaç alın. Bir kadın ya da erkek asla toplulukta ya da dudaklardan hoşçakal öpücüğü beklemez. Pretty Woman'daki Julia Robert's bile bunu istemez. Aynı şey ilk randevuda toplulukta, sarmaş dolaş olmak için de geçerlidir. İlk buluşma da öpüşme veya sarılma garip olabilir. Çoğu genç çift ilk birkaç dakika içinde sarmaş dolaş olabiliyor ancak bu hiç romantik değil. Genel huzuru bozma: "Hey çüş oradakiler, atları korkutmak istemeyiz değil mi? Lütfen çocukların hatırı için ahırınızdan çıkmayın" Sıkıcı oyun: "Gerçekten çok sakin bir oyun biliyorum. Birbirinizi sadece dudaklarınız değecek şekilde öpmeye çalışacaksınız. Dilinizi de değdirmemeniz gerekiyor. Oynamak ister misiniz?" Aptallar için önsevişme: "Tatlım, sadece sırt üstü yatmanı, rahatlamanı ve tüm işi bana bırakmanı istiyorum. Hareket etmek zorunda değilsi. Hayır, demek istiyorum ki hareket etme!" Doktorun tavsiyesi: "Dişçin dedi ki kanal tedavisi yapıldığı için ağzıma kürdan hariç herhangi bir yabancı obje girmemeliymiş." Körelmiş enstruman: "Şimdi ve her zaman ıslak severim. Ancak insanlar diş izlerini merak etmeye başlayacak. Zaman zaman biraz daha nazik olabilir misin lütfen. Şimdi öp beni seni aptal."
Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, sorgulayan mantıklı sol beyin ile anlık ve aceleci hareket eden duygusal sağ beyin arasındaki farkları anlattı. İnsan beyninin yaratılış itibarıyla bir öğrenme programıyla yüklü olarak dünyaya geldiğini ifade eden Dr. Yavuz,“Beynimiz doğuştan genetik kodlarımızla gelen yazılımın yanı sıra aile, çevre ve sonradan edinilen bilgilerin yani eğitimin katkıları ile şekillenmektedir. Ama yine de hayatımızın kendi rotasını bulmasında, doğuştan gelen yapısal özelliklerin ve yüklenmiş olan yazılımın rolü büyüktür. Beynimizin sağ ve sol hemisferleri (yarımküreleri) bilgiyi farklı şekilde işler. Genelde her birey beyninin bir tarafını ağırlıklı olarak kullanır. Fakat düşünme ve öğrenme işlemleri her iki tarafta dengeli olarak kullanıldığında gerçek verimine ulaşır. Bu nedenle daha az kullanılan tarafı, eğitim ve kişisel gelişim ile güçlendirmek gerekir. Nitekim beyin hemisferleri arasındaki bağlantıları gelişmemiş insanlar, beyinlerine ne kadar bilgi depolamış olurlarsa olsunlar, düşünce, muhakeme ve akıl yürütme becerilerini geliştiremezler” dedi. REEM Nöropsikyatri Merkezi kurucusu Dr. Mehmet Yavuz, beynin genel olarak bir bütün olsa da sağ ve sol yarımkürelerin üstlendikleri farklı misyonların var olduğunu belirterek, “Ancak sol beynin, sağ beyinden daha önemli görevler üstlendiğini söyleyebiliriz. Sol beyin daha baskındır. Konuşma merkezi ve duygudurum merkezi soldadır. Sağ beyin özellikle boyut ve hacim değerlendirmelerinde ön plana çıkar, bilgiyi şekil ve hayal gücü ile işlemede önemli görevler üstlenir. Bu da demektir ki, estetik zekâ yani mimari ve mühendislik işleri için sağ beyine çok ihtiyaç vardır. Buna karşılık matematik işlemleri için de sol beyine ihtiyaç duyulur. Ünlü mimar ve mühendislerin sağ beyinlerinin çok gelişmiş olduklarını söyleyebiliriz. Aynı şekilde müzikle uğraşan, müzik icra eden ya da enstrüman çalan müzisyenlerde sağ beyin daha iyi gelişmiştir. Şairlerde ve ressamlarda da sağ beyin özellikleri baskın durumdadır. Bu nedenle sağ beyin fonksiyonları iyi olmayan kişilerden iyi şair ya da besteci çıkmayabilir. Korpus kallosum ne kadar iyi gelişmiş ise insanın beyinsel yeteneklerini sergilemesi ve beynini bir bütün olarak en üst seviyede kullanabilme ihtimali o kadar artar. Eğer korpus kallosum iyi gelişmemişse o zaman sağ ve sol beyinden hangisi baskın ise kişi o özellikleri ön plana çıkararak hayatını sürdürür. Toplumda lider kişilerin, beynini bütünsel olarak iyi kullanmayı beceren kişiler olduğunu söyleyebiliriz. Bu kişilerde korpus kallosum iyi gelişmiştir. Aslına bakılırsa sözünü ettiğimiz kişilerin hangi eli daha iyi kullandıkları çok da önemli değildir. Çünkü onlar, her iki hemisferlerini, her durumda çok iyi kullanabilirler. Dolayısı ile korpus kallosumun yetersiz geliştiği kişiler, lider olma vasıflarını taşıyamazlar” diye konuştu. SOL YARIMKÜRE, VÜCUDUN SAĞINI, SAĞ YARIMKÜRE İSE SOLUNU İDARE EDER Beynin ve vücut ilişkileri çapraz yürüdüğünü kaydeden Dr. Yavuz, “Beyin korteksinde hareketlerimizle alakalı motor lifler, üst boyun bölgesinde çapraz yaptığı için; sağ beyin vücudun sol tarafını, sol beyin ise vücudun sağ tarafını idare eder. Bu nedenle beyninin sağ tarafındaki damarları tıkananların sol taraflarında, sol tarafında tıkanıklık olanların sağ tarafında felç görülür. Günlük hayatında sol elini kullanan ve solak olanların sağ beyinleri baskın durumdadır. Eğer kişi sağ elini kullanıyorsa o zaman da sol hemisfer baskındır. Aslında hem sağ hemisfer hem de sol hemisfer matematikle ilgilenir. Ancak sağ hemisfer daha çok matematiğin geometri, sol hemisfer ise cebirsel bölümü ile ilgilenir. Bazı kişiler doğuştan sağ beyin hâkimiyetli olup sol ellerini baskın kullandıkları halde, anne baba baskısıyla bir takım yeteneklerini sağ elleriyle yapmaya eğitilmiş olabilirler. Örneğin solak biri, sağ eli ile yazmaya yönlendirilebilir. Bu kişiler, kalemi ya da kaşığı sağ elleriyle kullansalar da güç kullanmayı gerektiren durumlarda asıl yetenekli oldukları sol ellerini tercih etmektedirler. Dolayısıyla bu kişilerin, sağ beyinleri baskın olduğu halde, bazı yetenekler için beynin sol tarafını da randımanlı kullanabilmeleri mümkün olur. Her iki beyin yarımküresini de yerine göre kullanmayı öğrenen kişilerin ise, liderlik vasıfları güçlenmektedir” dedi. SAĞ YA DA SOL EL KULLANIMINA GÖRE MESLEK SEÇİMİ Dr. Yavuz, daha sonra şunları kaydetti; “Sağ elini kullananlarda, sol beyin özelliklerinin, sol elini kullananlarda ise sağ beyin özelliklerinin baskın olduğunu söylemiştik. Buradan şu netice çıkıyor ki, solak olan bir çocuğun, mimarlığa ya da güzel sanatlara yönlendirilmesi gerekir. Bu çocuğun fen ya da konuşma becerisi gerektiren avukatlık veya pazarlama gibi bir meslekle uğraşması hata olabilir. Çünkü sol hemisfer konuşma becerilerinde rol oynar. Dolayısıyla solak olanlardan iyi avukat ya da pazarlamacı çıkmayabilir. Eğer solak bir kişi hukuk mesleğini seçmişse bu kişi, avukatlığı değil; estetik muhakeme yeteneğini yönelten sağ hemisferden dolayı, hâkimliği tercih etmelidir. Böyle bir karar anında, sağ elini kullananların avukatlığı, sol elini kullananların ise hâkimliği seçmeleri gerektiğini söyleyebiliriz. Maalesef eğitim sistemimiz tamamen sol beyin özelliklerini geliştirmeye yöneliktir. Matematik, fen, mantık ve dil becerilerine ağırlık verilmektedir. Çocuklarımız, muhakeme, hayal gücü ve estetik bakış açısından yoksun yetişmektedir. Hâlbuki sosyal zekâyı oluşturan bu unsurlar, gelecekteki başarılar için çok önemli mihenk taşlarıdır. Çocukları sağ-sol el kullanımlarına ve sağ ya da sol beyin özelliklerine bakmaksızın bir eğitim sistemine zorlamak, onların yetenekli olmadıkları alanlara kaymalarına, böylece asıl başarılı olacakları ve severek yapacakları mesleklerden uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Bu anlamda ilköğretimde rehberlik ve danışmanlık birimlerine çok iş düşmektedir. Çocuk ve ailesi ile yakın iletişimde olarak, sağ beyin, sol beyin özelliklerine göre çocuğu, asıl yetenekli olduğu alanlara yönlendirmek önemlidir. Buna ek olarak, örneğin sağ beyin özellikleri baskın olduğu için matematik dersinde istenen düzeyde olmayan çocuğa, aile tarafından yüksek not için baskı yapılması, telafisi zor psikolojik problemlere de neden olabilmektedir.” SAĞ – SOL BEYİN TESTİ Dr. Yavuz, kişilerde hangi hemisferin daha belirleyici olduğunu gösteren testlerle ilgili olarak ta şöyle bir örnekleme yaptı, 1-) Okuldayken hangi dersleri daha çok severdiniz? a)Türkçe, resim, sosyal vb. b)Fenle ilgili olanları. 2-)Hangi tip sporları yapmaktan hoşlanırsınız? a) Takım sporlarını b) Tek başına yapılan sporları, 3-)Gördüğünüz rüyaları hangi sıklıkta hatırlarsınız? a)Çoğunlukla hatırlarım, b)Ender olarak hatırlarım. 4-)Ellerinizi ve mimiklerinizi konuşurken ne sıklıkta kullanırsınız? a)Çok kullanırım b)Çok az kullanırım. 5-)İki elinizin parmaklarını birbirine geçirerek kapatın. Hangi elinizin başparmağı üstte kalıyor? a)Sağ b)Sol 6-)Şu an saatin kaç olduğunu tahmin edin, şimdi saate bakın, yanılma payınız ne kadar? a)On dakikadan fazla, b)On dakikadan az. 7-)Aşağıdakilerden hangisini daha kolay hatırlarsınız? a)İnsanların yüzlerini, b)İnsanların isimlerini. 8-)İki gözünü açık tutarak elinizdeki kalemi, bir cam kenarı veya kapı kenarı ile hizalayın. Önce sol gözünüzü, sonra sağ gözünüzü kapatın. Hangi gözünüzü kapatınca kalem daha az oynuyor? a)Sağ gözümü kapatınca b)Sol gözümü kapatınca Değerlendirme: “A” ların sayısı fazla ise SAĞ, “B” lerin sayısı fazla ise SOL beyniniz daha gelişmiştir… Eğer A’lar ile B’ler aynı sayıda ise her iki beyin yarımküresini de iyi kullanıyorsunuz demektir.” Kynk:oncecocugum.com